29 Temmuz 2016 Cuma

İncir Kuşları-Sinan Akyüz

Saraybosna'da bir konservatuvarda başladı her şey... Suada ve Tarık ilk kez Prof Duşanka'nın odasında gördüler birbirlerini , ilk kez orada orada kesişti gözleri, ilk görüşte aşktı onların birbirlerine hissettikleri. İmam bir babanın üç kızından en küçüğüdür Suada. Konservatuarda okumak için hemşire olan Teyzesinin yanına gelir ve onunla yaşamaya başlar. Kızıl saçlı ela gözlü Piyanoya aşık güzel bir genç bir kızdır. Sert mizaçlı Sırp Hocası Bayan Duşanka'dan duyduğu her lafa karşılık Boşnak inadıyla pes etmeden devam etmeye çalışıyordur okuluna. Tarık ile sevgili olmuşlardır ve aralarında nişanlanmışlardır. Ve bir gün  Hocası Duşanka'nın Tarık'ın annesi olduğunu öğrenir. Babası Boşnak'tır ve Annesini aldatmış bu yüzden ayrılmışlardır. Duşanka'nın Öğrencisi ile evlenmiştir Babası. Almanya'da yaşamakta ve çok sık görüşmemektedirler. Tarık dışında Okulundan  ona aşık başkaları da vardır. Sırp sınıf arkadaşı Vukadin bir gün aşkını ilan eder Suada'ya ve ret cevabı alınca sinirlenir ve bir gün yeniden karşılaşacaklarını söyleyip okulu terk eder. Tarık ve Suada'nın Aşkları öyle güzel ilerliyordur ki ta ki savaş gelip kapılarını çalana kadar. Sırplar silahlanmış ve Müslüman Boşnak halkına eziyet etmeye öldürmeye başlamıştır. Tarık'ta katılmıştır orduya ülkesini savunmak için. İki sevgili eskisi kadar görüşememektedir birbiriyle. Fakat Tarık söz verir her akşam 10'da Suada'nın ondan istediği şarkıyı çalacaktır. Duymasalar da yanlarında hissedeceklerdir birbirlerini. Teyzesinin çalıştığı hastaneyi bombalamışlar ve Teyzesini kaybetmiştir. Bir gece evleri basılır annesi ve eniştesi öldürülür. İki ablası ve babasıyla birlikte esir alınır. Onları götürdükleri yerde karşılarına Konservatuvarda reddettiği Vukadin karşısına çıkar. Askerler ablalarına çok kötü işkenceler yaparlar bir ablası bu zulme dayanamayıp bir askeri öldürür ve askerler tarafından öldürülür. Ailesi dağılmıştır artık ve hayatta kalanlarda büyük işkencelerle boğuşurlar. Hamile kalanlar takas yoluyla Boşnak askerlere iade edilir ve ablası iade edilmiştir. Hiç bir şeyden habersiz çektiği işkencelerden dolayı bir an evvel ölmeyi diler fakat ecel gelip almamaktadır canını... Vukadin öldükten sonra esir kampına düşer ve orada daha kötü işkenceler yaşar.Zayıflamış ve saçlarını kazımışlardır. Bir gün esir kampında ezan okuyan adamı sesinden tanır "Babasıdır" baba kız tam kavuştuk derken yeniden ayrılırlar. Takas sırası Suada'ya gelir ve ne yazık ki gördüğü işkenceler sonucu hamile kalmıştır. Saraybosna'da psikolojik tedavi almaya başlar ve burada teyzesinin arkadaşı ona çocuklar için bir tiyatro gösterisi olduğunu ve piyano çalacak kadına ulaşamadıklarını onun çalmasını istediğini söyler. Önce reddeder sonra kabul eder. Piyanoyu çalmayı bitirdiğinde alkışlar duyulur fakat onu tebrik edenler arasında bir ses çok tanıdık gelmektedir. Arkasında duran Hocası Duşanka'dır. Onu tebrik eder ve Tarık'ı merak edip etmediğini sorar o da "Öldü mü yoksa? " der "Hayır" diye yanıtlar Hocası. Suada,, Tarık'a verilmesi için yazdığı mektubu verir ve gider. Mektupta artık kirlendiğini ona da yaşadığı acıları yaşatmak istemediğini ama onu böylede sevip sevemeyeceğini merak ettiğini fakat aşkını artık yalnız yaşaması gerektiği yazmaktadır. Doğum gününde kapı açılır ve Hocası elinde hediye paketiyle gelir. Dışarıda onu Tarık'ın beklediğini söyler git sevdiğin adama diye ona destek verir. Tarık "su perim seni ilk gün ki gibi seviyorum hepimiz bu savaşta bir şeylerimizi kaybettik. Seni hep sevdim ve seveceğim" der. Tarık iki bacağını savaşta kaybetmiştir ve Suada'ya sorar; Sen beni böyle kabul edebilecek misin?  Tarık'a koşar ve ağlamaya başlarlar. Yıllar geçer ve çok ünlü bir piyanist olmuştur artık. Sahnede onu en önde Babası, Ablası,Yeğeni,Hocası, Tarık ve Oğlu izlemektedir.
Bir günde bitirilen akıcı bir o kadar da etkileyici bir roman. Okurken kadınlara yapılan işkenceleri okudukça sinirleriniz zıplıyor ve üzüntüden ağlıyorsunuz. Kitap mutlu sonla bitiyor fakat içinde yazanlar insanı derinden sarsıyor. Kitabı okurken de bittikten sonra da dakikalarca ağladım. Boğazıma düğümlendi acıları... Hele bir de kitabın tamamen yaşanılan olayları anlatması insan oğlunun bu kadar acımasız bu kadar pislik olabilmesi insanı çok üzüyor. Mutlaka okunması gerekli diye düşünüyorum. Kitap 328 sayfadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı