7 Mart 2017 Salı

Kadın Var, Engelli Kadın Var



Kadınlar bile kendi aralarında eşit değil iken, Kadın-Erkek eşitliğini nasıl savunabiliriz ki? Diyeceksiniz ki şimdi "Kıymet neden böyle bir ayrım yapıyorsun? Neden ayrıştırıyorsun bizi?" diye. Ben değil toplum ayrıştırıyor.
Bir kadın çıkıyor "oğluma gelin bakıyorum; eli, ayağı düzgün bir kız olsun",
bir ilan çıkıyor karşımıza; "Fiziği ve diksiyonu düzgün sekreter aranıyor ya da dış görünüşe önem veren bakımlı elemanlar aranıyor" vs. gibi uzayıp giden örnekler verebilirim.
Bizim toplumumuzda kadın olmak çok zor ama engelli kadın olmak çok daha zor.
Hem cinsiyet kimliği ile hem de fiziksel kimliği ile savaş vermek zorunda kalıyorlar.
Biz kadınları erkeklerden çok hemcinslerimizin davranışları yaralamıyor mu?
Oğluna eli ayağı düzgün bir kız arayan anne de bir kadın değil mi?
Neden eli ayağı düzgün bir gelin aramak yerine, yüreği güzel, karakteri sağlam bir gelin aramıyorsun?
Burada bile bir kadının mutluluğu, yine bir kadının iki dudağı arasında değil mi?
Öncelikle biz kendi aramızda eşit olalım ki, kadın erkek eşitliğinden bahsedelim.
Sadece sağlıklı kadınlar yaşamıyor toplumda, azımsanamayacak çoğunlukta engelli kadın var.
Ve iş hayatında engelli erkeklere oranla, çalışan kadın sayısı ne yazık ki daha az.
İnsanlar iş yerlerinde engelli çalıştırmak istemiyorlar.
Engellileri tabiri caizse, kendilerine yük olarak, ayak bağı olarak görüyorlar.
Aman ayağımın altında dolanmasın, otursun evinde ben onu çalışıyor gibi gösteririm diyorlar. Bu yüzden alacakları cezaları da umursamıyorlar. Engelliyi topluma kazandırmak yerine, aksine ev hapishanesine geri gönderiyorlar.
Binaları, düşünceleri engellilere göre şekillendirmek, engelleri yok etmek yerine, tam tersi engellileri ortadan kaldırmaya, onları evlerine tıkmaya çalışmaktalar.

Yıl olmuş 2017 ve biz halen kızların okutulmamasından bahsediyoruz.
Kız çocuklarının okutulmasına karşı olan zihniyet, karısı hastalandığında kadın doktor istemeyi biliyor ama ne komik değil mi?
Kadınların yaşadığı sıkıntılar azımsanamayacak kadar çok, ama engelli kadınlarınki bundan daha fazla…
Her alanda engeller çıkmaktadır karşımıza; Anlayışsız idare ile karşılaşırsın ortopedik engelli öğretmensindir, asansörsüz okulda üst katlarda nöbet tutman istenir, yapamazsın, "bu mesleği seçmeseydin madem" tarzı cümleler duyarsın, noter de merdivenler ve bu merdivenleri çıkamayan engelli için yanına gelen personel ayağına gelme ücreti ister, tekerlekli sandalye milli tenisçisindir bir çok maçta  ve olimpiyatlarda milli formayı taşırsın, fakat okuduğun üniversitenin tenis kortuna girmek için rampa yoktur, hastanede anlayışsız personel ya da engelliye uygun olmayan cihazlar ile karşılaşırsın.
Bildiğiniz üzere kanserde erken tanı önemlidir, kadınların çoğu göğüs kanserine yakalanmakta fakat bu tanıyı koyan cihazlar ne yazık ki engellilere uygun değil.
Engellilerden ziyade, kısa boylu kadınlar için bile uygun değil.
Ülke boy ortalamamız sanki 1.70-1.80 gibi,
cihazlarda o boy aralığındaki kişilere uygun.
İş yerleri deseniz ayrı bir trajedi, işin mutfağında sen varsındır, engelli olmayan bir kadın senin yaptıklarını kendi yapmış gibi alır eline ve olan övgüler onun olur,
sana da arkasından bakmak kalır.
Çünkü sen engellisindir, görsellik için o tercih edilmiştir, senin çaban emeğin hiçe sayılır. Susarsın mecburen, ne de olsa iş bulmak zordur engelli bir kadın için…
Zaten engelli kadın pek de dikkate alınmaz iş dünyasında, yapabildikleri değil, yapamadıkları görülür, vasıfsız eleman gözüyle bakılır.
Siz kalkıp bir balıktan uçmayı, bir kuştan yüzmeyi istemenin imkansız olacağını biliyorsanız, yapamayacaklarını beklemekte imkansızdır,
yapabileceklerini isteyin ki daha verimli çalışabilsin.

Hamile olan engelli kadınların yaşadığı sıkıntılarından bahsedeyim size biraz, hamilelik her kadın için güzel ve mucizevi bir durumdur ama engelli kadınlar için başlı başına bir mucizedir.
Engellerine rağmen yeri gelip hayatlarını riske atarak anne olmayı göze alırlar ve toplumda karşılaştıkları tepki kırıcı ve üzücüdür.
Sırf engelli bir kadın olduğu için bebeğin alınmasını isteyen sağlık personeli ile karşılaşır ilk önce, ardından "kendine bile zor bakıyorsun, bir bebeğe nasıl bakacaksın? aldır bu bebeği" diyen toplum çıkar karşısına… 

Engelli olduğu için anneliği hak etmediğini düşünmek, ne üzücü değil mi?
Halbuki kadınlar için çok kutsal bir şey
değil midir anne olmak?
Nasıl olur da engelli bir kadını anneliğe layık görmezsiniz?
Buna hakkınız var mı peki?
Engelli insanlar toplumda yalnız değiller.
Onların da bir ailesi, dostları ve çevresi var.
Elbette kendine yetebilen bireyler,
tıpkı sağlıklı bireyler gibi kendi çocuklarına bakabilirler.
Elleri yoksa ayakları ile bakar bebeğine, kendine nasıl baktıysa yıllarca,
öyle bakar kimseye muhtaç olmadan.
Hiç kimsesi yok diyelim, maddi gücü var ise bir bakıcı yardımı alabilirler.
Kendi kendilerine bu zamana kadar nasıl yaşadılarsa, bundan sonra da öyle yaşayabilirler. Yeri gelir diğer kadınlar gibi yorulabilirler, o zamanda elbette çevrelerinden yardım isterler.

Engelli kadınlar için; Onu yapabilir mi?
Bunu yapabilir mi? Anne olabilir mi?
Ev hanımı olabilir mi? Evlenebilir mi?
Evini temizleyebilir mi? Çocuk büyütebilir mi? Çalışabilir mi? Diye uzayıp giden sorular var insanların beyinlerinde dönen.
Siz merak etmeyin bunların hepsini yapabiliyorlar.
Başkaları adına konuşmaktan,
karar vermekten ve onların hayatına karışmaktan vazgeçmeliyiz.

Erkeklerin kadınlara davranışlarını sorguluyoruz hep ama onu da yetiştirenin
bir kadın olduğunu unutuyoruz.
Oğluna farklı, kızına farklı davranan
ebeveynler ne yazık ki halen var.
Oğluna aman paşam, prensim otur sen,
sen erkeksin, her şeyi yapmaya hakkın var, istediğin yere istediğin saatte gidip gelebilirsin, erkekler ağlamaz sert olurlar,
çapkınlık erkeğin doğasında var,
aslan oğlum benim elinin kiri,
ev işi kadın işi sakın sen elleme kılıbık mısın sen! diye diye oğullarınızı beceriksiz, duygusuz, karakteri zayıf, kendilerini bulunmaz Hint kumaşı zanneden bireyler haline getiriyorsunuz.
Ama kızlarınıza gelince; düzgün otur, eteğini ört, ev işi kadın işi öğren,
neden kısa o elbise,
neden sırtı açık o elbisenin, çok makyaj yapma, kime süsleniyorsun sen, o rujun rengi ne öyle söyletme beni tövbe tövbe,
gece hiçbir yere gidemezsin,
okuyamazsın kız kısmı okur mu? kır dizini otur evinde,
erkek arkadaş kesinlikle yasak, olmaz.
Çok konuşma evde kalırsın, pabuç kadar dil, bu beceriksizlikle sen koca evinde de iki günden fazla kalmazsın geri getirirler,
sen kocandan çok dayak yersin...
diye uzar gider iki çocuk arasında yapılan ayrımlar.

Anneler erkek çocuklarını karakteri sağlam, başkasının canında, namusunda gözü olmayan bireyler olarak yetiştirirse, kız çocuklarımızı bu kadar sıkmazsak, onların çocukluklarını ve genç kızlık dönemlerini eziyet çekerek
geçirmelerini önlemiş oluruz.
Başkalarının namusunda gözü olan erkekler
ne yazık ki toplumumuzun kanayan yarası…
Sadece kadınlarımızı değil,
toplumun her kesimini, bütün canlıları etkilemekte.
Gün gelmiyor ki haberlerde ya da gazetelerde bir tecavüz olayı ile karşılaşmayalım.
Geçenlerde engelli bir kadın bir alışveriş merkezinin engelli lavabosunda arkadaşı tarafından tecavüze uğradı, ölümlerden döndü,
fizik tedavi merkezi çalışanının terapiye gelen iki engelli kadına tecavüz ettiği yönünde bir haberle karşılaştık ve bu günlerde kadınlara,engelli kadınlara yönelik tecavüz haberleri ile daha fazla karşılaşmaya başladık.

Kadın olmamız ya da engelli bir kadın olmamız,
bize izinsiz dokunma hakkını size vermez.
Tecavüz bir insanlık suçudur.
Kadınlara bu zulmü reva gören erkekler, sizi babanız mı doğurdu?
Nedendir bu kadın düşmanlığı ve kadına ucuz bir mal gözüyle bakmalar?
Annesine saygı bekleyen erkekler, önce başka kadınlara saygı duymayı öğrenecekler.
Ne yazık ki öyle geri kalmış zihniyete sahip aileler var ki tecavüze uğrayan çocuğunu sanki onun suçuymuş kirlenmiş gibi davranıyorlar ve namusunu temizlemek için ya öldürüyor yada o suçu işleyen sapık ile evlendiriyorlar.
O sapık ile evlendirilince temizlenecek bir namusunuz var ise, bu zihniyetle zaten siz en namussuz kişisiniz.
O sapıktan ne farkınız kalıyor ki?
Kendi evladına bunu reva görmek insanlık mıdır? Vicdan nasıl el verir de çocuğunuzun her gün aynı eziyeti çekmesine izin verirsiniz?
Dur demek gerek bu zihniyete. Evladınıza daha fazla kol kanat germelisiniz.
Onun suçu olmadığını, kirlenmediğini anlatmalısınız. 
Kızlarınıza sahip çıkmalı, onları güçlü, kendi ayakları üzerinde durabilen, hiç kimseye muhtaç olmayan birer birey haline getirmelisiniz.
Bu dünyayı şekillendirecek olanlar kadınlardır.
Bir kadın önce kendini, sonra evladını eğitir.
Ve eğitim ilk önce ailede başlar.
Karakteri sağlam, vicdanlı, yüreği güzel olan kadınlar kendileri gibi güzel evlatlar yetiştirirler. Kızlarımızın eğitim hakkını,
çocukluk hakkını, genç kızlık hakkını,
kadınlık hakkını ellerinden almayın.
Kadınlar hayatın her anında varlar;
annenizin, kız kardeşinizin, sevgilinizin bir kadın olduğunu unutmayın.
Kadın varsa hayat vardır.
Bitkiler susuzluktan, kadınlar sevgisizlikten ölürler, bunu unutmayın.
Sadece 8 Martta,
Anneler Gününde ya da Sevgililer Gününde değil, her gün kadınlara değer verilmeli,
onların hayatın temeli olduğunu unutmayın.


Kadın Cinayetlerinin olmadığı,
Çocuk gelinlerin olmadığı,
Tecavüzün olmadığı,
Şiddetin olmadığı,
Eşitliğin olduğu bir dünya dileğiyle
8 Mart Dünya Kadınlar gününüz kutlu olsun.

Sevgi ve Saygılarımla
Kıymet
































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı