23 Haziran 2016 Perşembe

Sıcaklarla Başım Dertte

Şu sıralar sıcaklarla başım dertte. Nefes almakta zorlanıyorum. E doğal olarak nefes almakta zorlanınca kalbimde biraz zorlanıyor ve ritmi gitgide artıyor. Pazartesi günü Valilik tarafından sıcaklar dolayısıyla izinliydik, salı ve çarşamba günleri de nefes darlığım iyice arttığı için raporluydum. Ne yazık ki yeniden nefes darlığı için fısfıs ilaçlarıma başlamak zorunda kaldım. Bazen nefes almakta o kadar zorlanıyorum ki sanki biri boğazımı sıkıyormuş gibi hissediyorum. Geçen gün hem nefes, hemde kalbimde sıkıntı yaşayınca açıkçası korktum. Nabzım 146'lara yükselince sanki kalbim göğüs kafesimden çıkıp gitmeye çalışan bir kuş gibi hissettim. Hemen daha önce gitmiş olduğum kalp doktorunun verdiği ilacı kullandım anca iki saat sonra 106'ya düştü. Ve biraz olsun rahatladım. Bu günlerde gazete ve internette dolaşan bir haber var. Benimle aynı hastalığı paylaşan arkadaşların kaderleri ile oynanıyor. Üniversite ve Devlet hastanelerinde bulunan uzman doktorlar birer birer özel hastanelere geçiş yapıyorlar. Özel hastanelerde tedavi olma imkanı olmayan hastalarda Devlet ve Üniversite hastanesinde ameliyat sırasının gelmesini bekliyor. Uzman doktor sıkıntısı olan Devlet ve Üniversite hastaneleri de çok ileri bir tarihe hastalarına gün veriyor. İstanbul'da skolyozda başarılı ameliyatlar yapan bir Üniversite hastanesi ameliyat için gün sırasını 4 yıl sonraya veriyorlar. Yanlış yazmadım, sizde yanlış okumadınız. Skolyoz ameliyatı için bekleyen insanlara üniversite hastanesi ameliyat gün sırasını 4 yıl sonraya veriyor. Sanki kooperatifle ev yaptırıyorsun da kura ile sana daire çıkmasını bekliyorsun gibi... İnsan sağlığı söz konusuyken nasıl böyle şaka gibi bir şey yapılabilir. Skolyoz çok hızlı ilerleyen bir hastalık ve bazen dönüşü olmayan derecelere ilerleyebiliyor. Zaman geçtikçe hem ameliyat riski artıyor hemde hastanın düzelme ihtimali git gide düşüyor. Bu yüzden ne kadar erken tedavi edilirse o kadar erken hasta sağlığına kavuşmuş olur ve benim yaşadığım sıkıntıları yaşamaz. Skolyoz nefes darlığına, bitmek bilmeyen ağrılara, kalp ritmi bozukluğuna neden oluyor. Twitter ve Facebook üzerinde skolyoz hastaları seslerini duyurmak için #skolyoz4senebeklemez etiketiyle duygu ve düşüncelerini bu düzene isyanlarını dile getiriyorlar. Sizlerde onlara destek olmak isterseniz aynı etiketi paylaşarak seslerini duyurmalarına yardımcı olabilirsiniz.

***Kıymet***

15 Haziran 2016 Çarşamba

Doktor tedavileri arasında ki gariplikler

Doktorların tedavileri arasında ki tutarsızlıklardan bahsedeceğim biraz. Annem bi kaç haftadır rahatsız sol kol kemiğinde ödem oluşmasından dolayı tedaviye başladık. Bu tedavi sürecinde ödemi dağıtmak için iğne yapıldı koluna. Annem şeker ve hipertansiyon hastası ve bunu iğne yapılmadan önce doktora bildirdik. İğne içerisinde kortizon bulunduğu için normalde tuz tüketmemesi gerek. Doktor iğne içine bir başka ilaç daha kattığını bu yüzden tuzlu yemesinde sakınca olmadığını söyledi. Fakat annemin iğneden dolayı şekeri çok aşırı yükseldi. Şeker ölçüm cihazında 589'u gördüğümüzde şok olduk. Acile götürdük ve acilde ki doktor ise günlük 2 litre su, 1 litrede tuzlu ayran içmesi gerektiğini söyledi. Biz onun dediğini de yaptık ve anneme ayran yapıp içirmeye başladık. Fakat annem iyileşmek yerine daha da kötüleşmeye başladı. Bu kez başka doktora götürdük o da kesinlikle tuz ve şeker yememesi gerektiğini söyledi onu da dinledik ama yine nafile. Aile hekimimize gittik ve anlaşılır bi şekilde bize anlattı değerlerin alt üst olduğunu kesinlikle tuz yememesi gerektiğini yanlış bilgi verildiğini söyledi ve bize bir doktor ismi önerdi bu kezde o doktorun yolunu tuttuk. Doktor özel hastanede olduğu için sigortamız olmasına rağmen tahlil tetkik ve muayene parası ödedik. Hadi dedik özel hastane ondan ödüyoruz. Bu kez Perşembe günü yatıramayacağını araya hafta sonu girdiği için Pazartesi gelin yatış yapalım dediler. 4 gün daha bekledik. Pazartesi gittiğimiz de günlük hastane yatak parasının 350 TL olduğunu 4 gün yatması gerekli olduğunu söylediler. Ve bunun içinde daha ilaç, tahlil, tetkik parası yok onu da ekleyince nasıl bir hesap çıkacak karşımıza siz düşünün. İlaçları yazmasını biz evde kendimiz yapacağımızı söyledik ve onu da kabul etmediler. Annem ben bu kadar para vermem deyip eve geldi. Doktor yolunda koşturmaktan bitap düştük. Tamam her Doktorun farklı bir tedavi yöntemi vardır. Fakat kesin olan şeyler vardır. Kortizon vurulduğunda tuz tüketilmemesi gerektiği gibi... Kobay farelerine döndük bu yanlış tedavi uygulamaları yüzünden. Sadece bizim başımıza mı geliyor peki bu durumlar tabi ki hayır her gün farklı farklı haberler ile karşılaşıyoruz. Böbrek taşı sancısı çeken kişiye taş yok deyip yollamalar. Apandisiti olmadığı halde apandisit ameliyatına alınmak istenen kişiler. Ameliyat olmasında risk olmasına rağmen yanlış anestezi raporu verilip kıl payı diğer doktorların dikkati sonucu ameliyat masasından kaldırılan hastalar... Daha bir çok şey sayabilirim size. İnsanın ömrü hastanelerde geçince her şeyi görüyor ve biliyor. Çoğunu da yaşıyor ne yazık ki... Sağlık sektörümüz ilerledi iyi durumda diyenlere sesleniyorum sizin durduğunuz yerden iyi görünüyor da, bizim boyumuz kısa ondan mı göremiyoruz ilerlemiş olmasını? Daha çok uğraşılması gerekiyor çok, bu gidişle de bir yere varamayız...

***Kıymet***

14 Haziran 2016 Salı

Can damarım ANNEM

Bazı insanlara can damarımız deriz ve bu insanlara bir şey olduğu zaman sanki can damarımız kesilmiş de kanımız hızlıca vücudumuzdan akıp gidiyor gibi hissederiz. Benim can damarım Annemdir. Her anlamda ruhsal ve bedensel olarak ondan güç alıyorum. O rahatsızlığında kendimi güçsüz gibi hissediyorum.Bir kaç haftadır hasta, benim sanki can damarım kesildi ve kanım çekiliyor. Halsizliği, zayıflamış oluşu, yüzünün solgun rengi ve bakışları o kadar canımı yakıyor ki... Bir şey yapamıyor olmak canımı çok yakıyor. İçin için ağlıyorum sanki nefesim kesiliyor. Ona bir şey olacak düşüncesi beni çok korkutuyor. Geceleri nefesini kontrol ediyorum içim titreyerek. Ah annecim yıllarca sen benim başımda bekledin, nefesimi kontrol ettin poyraz kanadı kırık yavrum yaşıyor mu diye, sıra bana mı geldi? "Git yat uyu yavrum" diyorsun ya nasıl uyurum sen öylece hasta yatarken, nasıl giderim ve huzurla koyarım başımı yastığıma, nasıl ıslanmaz gözyaşlarımla, nasıl nasıl yaparım bunu bilmez misin beni be annecim? Sana kızmıştım ya "ben hastayken gidip yatıp uyuyor musun diye gözlerin dolmuştu ya benim de yüreğim dolup taşıyor ağladığım da üzülme diye dışa vuramıyorum. Çok iyiyimdir bilirsin ağrım acım varken rol yapıp iyiyim demeyi gülmeyi. Ama sen bilirsin gözlerimden, senden gizleyemem ki hiç, gözlerinin derinliklerinde hüzün var acı çekiyorsun yavrum dersin de bir anda dolup taşmaya başlar ya gözlerimden yaşlar. Senden gizleyemem ki ben acımı sevincimi sen benim her şeyim en değerlimsin. Rabbim sana sağlık versin hep beraber huzurlu bir ömrümüz olsun. Rabbim hiç bir anayı evlatsız, hiç bir evladı da zamansız anasız bırakmasın.

***Kıymet***

Hastane ziyareti izin engeline takılırsa...

İyilik Baloncukları olarak hastanelerin çocuk servislerinde yatan hasta çocuklara balon, boya kalemi, boyama kitabı ve hikaye kitabı dağıtıyoruz.
Bu yıl yine aynı etkinliği düzenlemiştik ve Denizli'de bir hastanenin çocuk servisini ziyaret etmek istemiştik.
İzinsiz iş yapmayalım diye izin almak için danıştığımızda bir çok yere dilekçe vermemiz gerektiğini onun sonucunda tarafımıza yazılı olarak bildirileceği izin verilirse ona göre ziyaret edebileceğimiz söylendi.
Merak ediyorum doğrusu çocukları mutlu etmek için bu kadar evrak karmaşasına ne gerek var.
Zaten kötü bir niyetimiz olsa izin almak için danışmazdık değil mi?
Ve dağıtacağımız şeyler çocukların günlük hayatta oyalandıkları araçlardan bir kaçı...
Ah ah anlamakta zorlanıyorum bazen bu işlerin neden bu kadar zor olduğunu...
iyilik yapmak isteyen insanların bile niyetlerini kursaklarında bırakıyorlar.
Belki bu yazımı okuyan bir hastane yöneticisi olur da bize bir iyilik yapar bu kadar evrak işine gerek kalmadan çocukları mutlu etmemize vesile olur.
Ne dersiniz hoş olmaz mı?

***Kıymet***

7 Haziran 2016 Salı

Acıdan başka ne yazabilirim?

Ne yazılabilir ki acıdan başka? Bedenimde acı, ülkemde acı, başımı sağa çevirsem acı, sola çevirsem acı... Yazmayınca kalmıyor mu? Saklanıyor mu? Yoksa üstümü örtülüyor acıların... Sorgulamak istiyor insan neden diye? İsyan mı bu peki? Yaradana değil isyanımız haşa bizim isyanımız insanlara...! Neden! Neden! Neden! Bu acıları çektirince ne geçecek elinize? Kan ile neyi kanıtlamaya çalışıyorsunuz. Senin kanın benim kanımdan farklı değil ki ikisi de kırmızı... Yaktığın ocaklar peki, hangi ateş böyle yakabilir bir ocağı? Hangi köz böyle yakabilir canları? Hiç bir ırkın bir diğerine üstünlüğü yok ki. Sende ölünce toprak olacaksın bende. Senin kemiklerin beyaz benimde. Neyin üstünlüğünden bahsediyorsun ki aynıyken her şeyimiz. Kimsenin hakkını savunuyorum deme bana can yakarak, kan dökerek hak savunulmaz! Hele ki savunduğum insanlar deyip kıydığın çocuklar senin ırkının çocukları değil mi? Duymadın mı cenazelerde Kürtçe ağıtları? Sana edilen bedduaları duymadın mı? Savunma kimsenin hakkını, herkes savunur kendi hakkını. Şeytan bağlanır derler Ramazan ayında, mübarek gün ve gecelerde. Peki sizin içinizde ki şeytanları ne yapmak gerek? Şeytana ne hacet siz dururken! Şeytana uydum bir bahanedir aslında değil mi? İlkokuldayken Din Kültürü Öğretmenimizin anlattığı bir hikaye vardı. Hep hatırlarım o hikayeyi. Zamanında çok kötü bir adam varmış her türlü kötülüğü yaparmış bir gün mahkemede yargılanıyormuş. Hakim sormuş neden yaptın? Şeytana uydum demiş. Her sorduğu soruya Şeytana uydum cevabını vermiş. Ve o an mahkeme salonun kapısı açılmış şeytan içeri girmiş. Benim hiç suçum yok hepsini kendi yaptı benim üzerime atıyor demiş. O hesap, kendi içinizde ki bitmez tükenmez nefretiniz aç gözlülüğünüz size onca kişinin canını aldırıyor birde kalkmış haktan hukuktan bahsediyorsunuz. Savunmayın Kürdün hakkını onlar da istemiyor öyle hak savunulmasını. Onlar da istemiyor canların yanmasını, gencecik bedenlerin toprağa konmasını! Ramazan ayındayız Onbir ayın Sultanı olan aydayız! Can yakıyorsunuz, kan döküyorsunuz. Bu mübarek günlerde oruçlu dillerden ahlar aldınız. Aldığınız ahlar çok acı çıksın sizlerden. Önünüzde arkanızda kim varsa, kimin eli varsa akan kanlarda Allah bu mübarek günlerde acılı ailelerin ettiği bedduaları ve oruçlu ağızlardan aldığınız ahları başınıza dolasın inşallah.

***Kıymet***


2 Haziran 2016 Perşembe

İyilik Baloncukları kimdir?

Hastalıklarda moral çok önemlidir. Belki de tedavi sürecinin en güçlü ilacıdır desek yalan söylemiş sayılmayız.
Çocukluğum hastanelerde geçtiği için bunun önemini çok daha iyi biliyorum.
Hastanede ki çocukların neler hissettiklerini, annelerin ne duygular içerisinde olduklarını biliyorum. Geçen yıl, hastane ziyareti gerçekleştirdik kuzenimle beraber.
Pamukkale Üniversitesi Hastanesi Çocuk Onkoloji servisine gittik.
Bekleme salonunda yanımızda götürdüğümüz balonları şişirdik fiyonklar yaptık.
Taktık ağzımıza maskelerimizi, dezenfekte ettik ellerimizi çocuklarımız bizden mikrop kapmasınlar diye. Tek tek odaları dolaşarak balonlarımızı dağıttık.
Hem çocuklar hemde aileler çok sevindiler.
Sorup durdular hangi kurum için dağıtıyorsunuz diye bireysel bir şey olduğunu duyunca daha da sevindiler.
Çok güzel bir şey yapıyorsunuz dediler ve çocukları mutlu ettiğimiz için çok teşekkür ettiler. Hastaneden çıktığımızda yorulmuştuk ama değmişti bu yorgunluğa çok mutlu olmuştu çocuklar ve bizimde ruhumuzda hüzünlü bir mutluluk vardı.

Facebook üzerinden bizi takip etmek isteyenler için sayfa adı;

İyilik Baloncukları


***Sevgilerimle***
***Kıymet***

Sinsi Hastalık, Skolyoz Nedir?

Skolyoz ; Omurganın sağ yada sol yana doğru eğri olmasına denir.
Kifoz ise halk arasında kamburluk olarak bilinir.
Omurganın öne doğru eğri olmasıdır.
Doğuştan da olan ama çoğunlukla ergenlik döneminde duruş bozuklukları ve ani boy uzaması sonucunda ortaya çıkan en çok kız çocuklarında görülen hastalıktır.
Türkiye'de 2.5 milyon skolyoz hastası bulunmaktadır.
40 derece altında ki eğrilikler korse, plates ve yüzme ile ameliyatsız bir şekilde tedavi edilebilmektedir.
40 derece üzeri eğriliklerde ameliyat ile tedavi imkanı bulunmaktadır.
Omurga eğriliği organlara baskı yapmaktadır.
Bu baskı sonucu Akciğerde kapasite darlığından solunum yetmezliği, kalbe baskıdan dolayı kalp ritmi bozukluğu, kollarda ve bacaklarda güçsüzlük, sırtta şiddetli ağrılar oluşmaktadır.
Eğriliklerin düzelme oranında kişinin yaşı, eğriliğin derecesi ve kaçıncı ameliyatının olduğu büyük önem taşımaktadır.
Evde anneler çocuklarının omurgalarında bir bozukluk olup olmadığını kendileri de kontrol edebilirler.
Aşağıda ki resimleri inceleyerek çocuklarınızın muayenesini kendiniz yapabilirsiniz.
Sakın bu hastalığı küçümsemeyin.
Çünkü hiç farkında olmadan ilerlemiş ve ameliyat derecesine gelmiş olabilirsiniz.
Benim skolyozum doğuştan, 4 kez ameliyat oldum fakat her 5 yılda bir kendini yeniledi.
Yine eğrildi ve aynı dereceye geldi.
Gerçi benim kemiklerimde kendim gibi biraz inatçı herkesin ki aynı olacak diye bir şart yok.
Siz yinede ihmal etmeyin.








Mail ile gelen Yardım Çığlığı

2009 yıllarıydı sosyal medyada sayfam üzerinden yeni arkadaşlıklar elde etmiş bu arkadaş çevresi ile küçük çapta duyuru ve yardımlar yapmaktaydık.
Bir gün TEGV'de beraber Gönüllü olarak çalıştığımız sevdiğim arkadaşım Gülseren'den bana bir mail geldi.
Topluca atılan maillerden biri ona gelmişti o da benim yardımcı olabileceğimi bilerek bana o maili iletmişti.
Mailde Dokuz Eylül Üniversitesinde yatan 9 yaşlarında Lösemi tedavisi gören bir erkek çocuğunun trombosite ihtiyacı olduğu yazıyordu.
Maili atan babasıydı. Çaresizlikten dolayı herkese mail atıyor yardım istiyordu.
Maili aldığımda çok üzülmüştüm.
Bir babanın çaresizliği bir çocuğun acı çekmesi tanıdığım histi.
Hemen sayfamda duyuru yaptım.
Doğruluğundan emin değilim ama doğru ise bu çocuğa yardım etmeliyiz.
İzmir'de ki herkesin destek vermesini istiyorum diye.
Paylaşımım binlerce kişiye ulaştı.
Aynı zamanda babasına mail attım.
Çok fazla böyle sahte mail dolaşmakta inşallah öyledir çocuğunuz hasta değildir eğer hasta ise elimden geldiğince yardım edeceğim diye.
Aradan günler geçti ve mailime cevap geldi.
Bir babanın mutluluğu vardı mailde.
Çocuğunun 1 aylık trombosit ihtiyacının karşılandığını gelenlerden de numara aldıklarını ihtiyaç olduğunda arayacaklarını söyledi.
e bu kadar insanın nereden geldiğini bilmediğini benim buna vesile olmamdan dolayı çok mutlu olduğunu dile getirdi.
Çok teşekkür etti.
O kadar mutlu oldum ki belki ben gidip trombosit veremedim ama aracı oldum.
O günden beri elimden geldiğince sosyal medyayı yarar sağlayacak şeyler için kullanıyorum.
Bir kan duyurusu yada yardım çığlığı duyarsanız lütfen duyarsız kalmayın elinizden geleni yapın. Belki de mutluluğunuz bir başkasının mutluluğunda gizlidir.

***Sevgilerimle***
***Kıymet***

1 Haziran 2016 Çarşamba

Çocukluk, çocukluğum

Çocukken izlediğim çizgi filmler ve programlardan bahsedeceğim biraz. Yaşımın kaç olduğunu hatırlamadığım ilk program ile başlayayım. Tabi ki "Susam Sokağı"şarkısını bile halen mırıldanırım. Ne kadar anlamlı sözleri var. Bizlere aslında sevgi ve dostluğu paylaşmayı anlatan programlar çizgi filmler vardı.Şimdi ise vurdu kırdının olduğu ve görselliğin önemli olduğunu aşılamaya çalışan saçma sapan çizgi filmler var.

Susam sokağının Şarkısını paylaşayım sizlerle bilenler vardır benim yaş gruplarımdan ama bizden küçükler hatırlamazlar.


Susam Sokağı

Gün güneşli, insanlar neşeli
Sen de gel oyna susam sokağında
Dostluk ve sevgi sarıyor her yeri
Gel katıl bize, verelim elele
Sev dünyayı, açılır her kapı
İşte susam sokağııı

Sevgiden dostluktan bahsedilen güzel bir şarkı


Sevdiğim Diğer bir Çizgi Film ise Winnie the Pooh ' du :)

Hastanede yattığım zamanlarda izlerdik Mine'm ile birlikte :) Mine benim hastane arkadaşım, kaderdaşım, sırdaşım. 1999 yılından beri en değerlilerimdendir. Hastanede başka çocuk olmadığı için ikimiz hastanenin altını üstüne getirirdik. Hastanede odaların olmadığı sessiz sakin bir koridor vardı, işte o koridorda bağıra bağıra söylerdik bu şarkıyı;

haydi uyan katıl bizlere
burda tüm dostların
o tüylü ve tombul
sever onu herkes
oo dostum Winnie dostumuz
eğlenir hep bal arılarıyla
dostum winnie hep burdaa
koşar zıplar o hep
tırmanır heryere
eğlence hep bizde
biz maceracıyız
serüven çoktur bizde
ıssız yerlerde
evde kimse yokken
bir dosta güvenmek
çok güzel birşey
oo dostum winnie hep burda
eğlenir hep bal arılarıyla
winnie hep yanımda kal
yalnız sen ve ben
hep beraber Winnie dostum.




Çocukluk ne güzel şeydi. Düştüğümüzde kanayan dizimizi annemiz öpünce geçerdi.
Anne öpücüğü diye güçlü bir ilacımız vardı.
Şimdi ise geçmiyor acılarımız.
Biz mi daha dayanıksız olduk acılara yoksa acılar mı arttı.
Belki de tahammül sınırımız doldu acılara o yüzden daha fazla yakıyor canımızı.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı