27 Ağustos 2019 Salı

YİTİP GİDEN HAYATLAR



Kadınların göğsüne kırmızı güller yakışır, kan lekeleri değil. Ne yazsam nasıl ifade etsem diye düşünüyorum bir kaç gündür. Nasıl bir çözüm bulunabilir ve nasıl önüne geçilebilir bu kadın cinayetlerinin. Evet, Emine Bulut ve eşi tarafından hayatları sonlandırılan, ismini dahi duymadığımız kadınlardan bahsediyorum. Emine, çocuğunun gözünün önünde kanlar içinde kalıp, kimsenin yardım etmediği, sadece seyirci kaldığı ve "ölmek istemiyorum" diye feryat eden kadın, evladının gözleri önünde kanlar içinde çırpınan bir anneydi o... Acaba evladının gözleri önünde annesini bıçaklayıp canını alan o cani muradına ermiş midir? "Çocuğumu istiyordum, başkasıyla evleneceğini söyledi, küfür etti hazmedemedim, kötü kadındı" diye bahaneler sunmuş. Karısı boşanma talebinde bulunan her erkek istenmediğini kabul edemeyip böyle bahaneleri sunuyor her seferinde. Eşinden şiddet gördüğü için veya mutlu olmadığı için boşanmak istediğinde bir kadın hemen iftiralar, karalamalar başlıyor. Erkeğin kumaşı leke tutmaz ama kadının üzerine yapışıp kalır iftiralar. Hiç düşünmezler ileride o attıkları iftiralar, kendi elleri ile yapıştırdıkları damgalar, evlatlarının önüne çıkacak diye. Gerçekten evladını sevip, değer veren insan ileride bunlarla yüzleşip üzülmesini istemez. Ama peki sözde babalar ne yapıyorlar? Çamur at izi kalsın, umurumda mı diyorlar. Çok fazla örnek var etrafımızda. Boşanan çiftler şiddetli geçimsizlik, anlaşamama bahaneleri ile mahkemeye başvuruyorlar. Ama neler yaşadıklarını kimseye anlatamıyorlar. Anlatsalar da kimse dinlemiyor zaten. "Aile içi mesele denilip kapatılıyor üzeri, kocandır döver de söver de, kol kırılır, yen içinde kalır, ne demişler kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin demişler" diyerek susturuluyor kadınlar. İçine kapanıyor, tüm yaşadıklarını, acılarını içlerine atıp susuyorlar. Neden mi? Toplum baskısı yüzünden ve canlarından daha değerli evlatları için susuyorlar. Siz hiç gördünüz mü boşandığı eşini sürekli taciz edip, evini basan, ya benimsin ya kara toprağın diyen bir kadın? Yoktur, göremezsiniz. Çünkü kadın kapatır defteri önüne bakar, evlatları ile huzurlu bir hayat ister. Ama erkekler ne yapar? Onsuz mutlu olmasını, huzurlu olmasını hazmedemez ve egolarına yediremezler. Taciz, şiddet, tecavüzle hayatlarını kararttıkları yetmiyormuş gibi, en sonunda cinayetle hayatlarını alırlar ellerinden. Sonra ne mi olur? Hayatı elinden alınan bir kadın ve öksüz evlatları geride kalır. Annesiz çocukların hayatı, küçük bir sandalda denizin ortasında mahsur kalmaya benzer. Köpekbalıkları ve dalgalarla küçücük bedenleri ile savaşmaya ve o denizin ortasından kurtulmaya çalışmaya benzer çırpınışları. Evet tam olarak böyle küçücük çocuklar bu acımasız hayat karşısında annesiz ve babasız kalıyorlar. Şanslıysalar anneanneleri  veya babanneleri sahip çıkıyor. Ama bazen onlarda istemiyorlar. Kimsesiz kalıp Devlet koruması altına alınıyorlar. Annesiz ve babasızlığın verdiği acıyı henüz atlamamışken, birde istenmeme duygusunu tadıyorlar. Ömrü boyunca gözleri önünde gerçekleşen şiddetin izlerini ve istenmeme duygusunu, ruhlarında derin bir yara olarak taşıyorlar. Emine'nin evladına Türkiye kucak açtı ama sesi duyulmayan, her gün kocasının elinde yitip giden hayatlar ve kimsesiz kalan çocuklar ne olacak? Kadınlar için en tehlikeli ülkeler sıralamasında Dünya'da 3. sıradaymışız. 2018 yılında 440 kadın öldürülmüş, 317 kadın cinsel şiddet görmüş, 1217 çocuk istismar edilmiş, 26 çocuk öldürülmüş. Ve öldürülen 26 çocuktan 11'i babaları tarafından öldürülmüş. Hayvanlar aleminde bile erkek hayvanlar eşlerine ve yavrularına zarar vermezken, insan dediklerimiz nasıl gözünü bile kırpmadan, çocuğunun gözü önünde annesini öldürebiliyor? Yada evladının küçücük bedeninde ki o canı alabiliyor? Hani oturduğumuz yerden bir şey yapmak gerek deyip, sosyal medyada bağırıp çağırıp, sözde eylem yapıyoruz ya, sadece bununla bir yere varamayız. Açılan her yarayı bizler sarmalıyız. Devlet koruması altında ki çocukları evlat edinmeli, koruyucu aile olmalı yada onlara gönüllü annelik yapmalıyız. Ruhlarında açılan derin yaraları, bizler sevgimiz ile sarmalıyız. Bu çocukların yitip gitmemesi için, ileride onlara da bir caninin kıymaması yada onların bir caniye dönüşüp bir başka canın hayatına kıymaması için, bizler ruhlarında ki derin yaraları sarmalıyız. Emine'nin ölmek istemiyorum çığlığı ve evladının anne ölme çığlığı kulaklarımda halen, fotoğrafı gördükçe istemsizce yankılanıyor kulaklarımda, ürperiyorum. O masum yavru uyuyabiliyor mudur? Gözünün önünden o görüntü gidiyor veya kulaklarında ki annesinin çığlığı diniyor mudur? Birini öldüğünde görmemelisin, o son görüntü ömrün boyunca gitmez gözünün önünden. Onu hatırladığında ilk olarak, son anda gördüğün görüntüsü gelir gözünün önüne ve o yavrumun hep o an gelecek gözünün önüne. El birliği ile sarıp sarmalamalı, yarayı kanatmasına izin vermemeliyiz. Erkek çocuk anneleri, sizlere çok büyük görevler düşüyor. Çocuklarınızı ilerde olmasını istemediğiniz insanlara dönüşmemesi için, temellerini sağlam atmalısınız. Bolca sevmeli ama her şeyi yapmaya hakkı olduğu şımarıklığını onlara aşılamamalısınız. Dünyanın onların etrafında dönmediğini, kadınların onların malı olmadığını, her istediklerini alamayacaklarını ve her istediklerini yapamayacaklarını, karşılık bulamazsa can yakmamalarını öğretin. Küçük yaşta öğrendikleri davranış ve duyguları yetişkin bireyler olduklarında sergilediklerini unutmayın. Kız çocuklarınızı nasıl bir terbiye ile hassas ve duygusal yetiştiriyorsanız onları da öyle yetiştirmeniz gerektiğini lütfen unutmayın. İleri de ne sizin canınız yansın, ne de bir başkasının. Eşinizde olmasını sevmediğiniz kötü huyların iki katını kendi oğullarınıza aşılamayın. Erkek ve kadının eşit olduğunu, bir kadın onu sevmiyorsa dönüp gitmesini, şiddetle ve zorlamayla kendisini sevdiremeyeceğini öğretin. Toplum olarak hepimize büyük işler düşüyor. Kadınlarımıza ve çocuklarımıza sahip çıkmalı, onlara destek olmalı, onların zor durumda ve kimsesiz olmalarından faydalanmamalıyız. Bugün haberlerde gördüğün kötü bir olay yarın senin annenin, karının, kızının, kardeşinin yada arkadaşının başına gelebilir. Lütfen öyle düşünün elinizi vicdanınıza koyun onlara öyle sahip çıkın. Kadına ve çocuğa şiddetin olmadığı, annelerin öldürülmediği, çocukların öksüz kalmadığı günler ümidiyle...

           🥀🖤KIYMET🖤🥀

6 Ağustos 2019 Salı

SINAVLAR





Bugün Üniversite'ye yerleştirme sonuçları açıklandı.

Bu sonuçlar sonrasında sevinenler kadar üzülenler de oldu.

Sırf üniversite de okumak için sevmediği bölümlere yerleştirilenler de oldu.

İstediği bölüme yerleştirilen öğrencilerimizi tebrik ediyorum.

Yolunuz ve bahtınız açık olsun.

Onlara söyleyecek sözüm bu kadar 😊

Ben sevmediği halde yerleştirildiği bölüme gidecek olanlara

ve mezuna kalanlara bir şeyler söylemek istiyorum.

Hani şimdi üzülüyorsunuz ya

1 yılım daha gitti,

1 yıl daha beklemek zorundayım diye.

Lütfen üzülmeyin.

1 yıl beklemek 30 yıl sevmediğin mesleği yapmaktan iyidir.

Sizin için 1 yıl çok uzun gibi gelebilir ama değil,

çok çabuk gelip geçiyor.

Ama diğer taraftan sevmediğiniz mesleği okursanız ömrünüzün yarısı

mutsuz bir şekilde geçip gidiyor.

Elinizde kocaman mutsuz geçen bir ömürden başka hiç bir şey kalmıyor.

Çevrenize bakarsanız zoraki o mesleği yapan,

yüzü gülmeyen bir çok insan var.

Hastaneler, oteller, belediyeler, okullar vb.

her yerde karşımıza mesleğini sevmeyen

ama sanki silah zoruyla orada çalıştırılan ve sevmediği için de

öfkesini gelene gidene kusan bir sürü insan dolu.

Yeterince etrafımızda böyle insanlar var,

lütfen sizler bu kalabalığın içine dahil olmayın.

Hiç kimse istemez hastasını azarlayan bir doktor,

not ile tehdit eden çocukları sevmeyen bir öğretmen,

beş karış suratla iğne yapan bir hemşire,

mahallende ki sorunu şikayet için gittiğin de sanki sen yapmışsın gibi

azarlayan belediye personeli,

hırsızı şikayet ettiğinde sanki sen hırsızmışsın gibi seni tersleyen bir polis,

dertlerine derman bulamadığın için gittiğin ama seni dövmekten beter eden

psikolojini bozan bir psikolog diye uzar gider liste...

Bunlar sadece örnekler ve bu gibi örneklerden çevremizde o kadar çok ki

lütfen sizler bu topluluğa dahil olmak için sevmediğiniz,

istemediğiniz bölümleri okumayın.

İşinize giderken ayaklarınız geri geri gitmesin,

1 yıl bekleyin 30 yıl işe koşarak gidin, mutlu olun,

sizinle karşılaşan insanlarda mutlu olsun.

Sözün özü mutlu olacağınız bölümlerde okuyun,

mutlu olacağınız işleri yapın.

Hayat sizin hayatınız, başkaları için değil,

kendinizi mutlu edecek bir gelecek için okuyun.

Umarım ne demek istediğimi anlatabilmişimdir.


Sevgiyle kalın 😊

💜 Kıymet💜

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı