25 Aralık 2016 Pazar

Sigarayla Kül Olan Hayatımız...


Genzimi yakan bir kokuyla araladım gözlerimi. Odanın içerisinde tek görebildiğim dumanlardı ve keskin bir yanık kokusu vardı. Kalkmak istedim fakat kalkamıyordum,son bir hamle yaptığımda yatağımdan düştüm...

************ 1. BÖLÜM ***********

Birbirine bağlı sevgi dolu 5 kişilik bir aileydik. Her zaman ki gibi eğlenceli, bol sohbetli ve kahkaha dolu bir akşam geçirmiştik. Kahkahalarımızı bölen ise babamın çok derinden gelen öksürükleri idi. Annem yine bir çocuğa kızar gibi kızmaya başladı.


"İçme şu mereti ciğerlerine yazık! kendine acımıyorsan bize acı, sana bir şey olursa üç çocukla bir başıma ne yaparım ben" diyordu.



Babam ise şakaya vurduruyor "korkma seni bırakmaya hiç niyetim yok hatun" diyordu. Bu konuşmanın ardından başımıza gelecekleri nereden bilebilirlerdi ki...

Gece ilerlemiş ve uyumak için herkes odasına çekilmişti. O gece üç yaşında ki kardeşim huzursuz olduğu için annem onunla beraber bizim odamızda uyumuştu. En derin uykumuzda idik, nereden bilebilirdik bazılarımızın uykusunun daha da derinleşeceğini...

Babam geceleri uyanır ve hep sigara yakardı. Eğer annem yanında ise kokuya uyanır, bir çocuk gibi onu azarlar, daha sigarası bitmeden söndürmesini sağlardı. Çoğu kez sigara elinde uyukladığı için közünü ya yatağa yada halıya düşürüp küçük yanıklara neden olmuştu.

Annem çok kızıyordu "her yeri delik deşik ettin, içme şu zıkkımı" diye. Ama babamın bir kulağından giriyor diğerinden çıkıyordu. O gece annemin bizim odamızda uyumasını fırsat bilip yine bir sigara yakmıştı ama uyku sigaradan daha tatlı gelmiş ve uykuya yenilmişti bedeni...

Elinden düşen sigara önce halıyı, sonra yatağı ardından da yüklükte ki yastık ve yorganları tutuşturmuştu. Annem kokuyu hissetmiş fakat o da daha odamızdan çıkamadan kapının eşiğinde düşüp bayılmıştı. Uzun bir koridoru vardı evimizin, koridorun bir ucunda annemlerin odası, diğer ucunda bizim odamız. Babam orada yanıp kavrulurken biz sadece dumanı ile zehirlenmiştik.

Namaza kalkan komşular evimizden yükselen alevleri görünce hemen itfaiye ve ambulansı aramış, mahalleyi ayağa kaldırmışlardı. Mahalleli itfaiye gelene kadar kendi imkanları ile bizi kurtarmaya çalışıyordu. Bir yandan hortumlar ve kovalar ile ateşleri söndürmeye çalışıyorlar, bir yandan da bizi kurtarmak için pencerede ki parmaklıkları sökmeye çalışıyorlardı. Camı kırmışlar ve parmaklıkları yerinden sökmüşler, onca dumanın içinde el yordamı ile bizi bulup dışarıya çıkarmışlar, gelen ambulanslarla hastaneye yollamışlardı.

Nihayet evimiz söndürülmüş, babamda yanan evimizden çıkarılmıştı. Ölmemişti, ama bir ölüden farksızdı bedeni. Vücudu tamamen yanmıştı. Odanın yandığını fark edince bizi kurtarmak için kapıya yönelmiş, fakat yüzüstü düştüğü yerde kapının arkasında bulunmuştu, tıpkı annemin bulunduğu gibi...

********** 2. BÖLÜM*********
Gözlerimi açtığımda yüzümde bir oksijen maskesi, kolumda bir serum iğnesi, yanımda annem ve erkek kardeşim yatıyordu. Ama ya babam ve kız kardeşim neredeydi? Maskeyi çıkarmaya çalıştım yüzümden, "Babam nerede? Babamm…" diye ağlamaya başlamıştım. Ne olduğunu anlamamıştım. Tek hatırladığım içeride ki dumanlar ve keskin kokusuydu.



Ne olmuştu bize? Annem ve kardeşim yanımdaydı, peki babam ve küçük kardeşim neredeydi? Bağırmaya çalıştım ama ciğerime dolan dumanlardan sesim çıkmıyordu. “Babam” dedim “babam nerede?” diye ağlamaya başladım.


Gözlem odasındaydık babam ve en küçük kardeşim hariç hepimiz zehirlenmiştik. Babam ateşler içinde kalmış çıkamamıştı. Küçük kardeşimin ise küçücük ciğerleri odada ki onca dumana karşı koyamamıştı. İkisininde durumu ağırdı.


Bir kaç saatlik tedavi ardından normal odaya alındık. Dualarla,göz yaşlarımızla babam ve kardeşimi bekliyorduk. Evimizin çınar ağacı babam ve evimizin neşesi kardeşim canları için savaşıyorlardı. Onlar orada canları için savaşırken bizim elimizden hiçbir şey gelmiyordu.


"Ahh" dedi annem “Ahh bey içme dedim dinlemedin, hem kendini hem bizi yaktın” diye yaslar ediyordu. Çok haklıydı annem, daha dün gece yangından bir kaç saat öncesi söylemişti de, babam gülüp geçmişti.



Ufacık bir köz yakıp kavurmuştu bizi...  Hem evsiz bırakmıştı,  hemde babam ve kardeşim can çekişiyorlardı.


********* 3. BÖLÜM ******
Aradan günler geçmişti. Ne babamın, ne de kardeşimin bedeni yaşadıkları acıya daha fazla karşı koyamadı ve gözlerini yumdular bu hayata... Baba kız sonsuzluğa gittiler el ele, bizleri arkalarında bırakarak.


Annem, ben ve erkek kardeşim bir başımıza kalmıştık. Ne başımızı sokacak bir evimiz, nede bize kol kanat gerecek bir babamız, nede şen kahkahaları ile içimizi ısıtacak kız kardeşimiz vardı artık yanımızda.



Acılı günler geçmek bilmiyordu. Konu komşu sahip çıkmıştı ama nereye kadar? Yoksul bir mahalle ne kadar daha sahip çıkabilirdi ki… Evlerinde ki boğazlar yetmiyormuş gibi onlara birde biz yük oluyorduk.

Evimizin camlarını tamir ettik. Duvarlarda ki isleri yıkadık elimizden geldiğince ve yanık lekelerini çıkarmaya çalıştık. Ama çıkmıyordu! Tıpkı bizde bıraktığı kara izler gibi duvarlarda ki izlerde çıkmıyordu!

Mahallemizde ki yaşlı hırdavat amca, dükkanda ki ucuz boyalardan getirmişti boyarsınız duvarları diye. İyi kötü boyadık duvarları. Boyarken de ağladık, hep babamız boyardı duvarları…



Daha geçen bahar kıştan çıktık bahar temizliği yapalım diye duvarları boyamıştı babam. Evi badana boya yaparken, bizde elimizde fırçalarla birbirimizin yüzünü boyamak için çığlık çığlığa koşarken evimizde, şimdi ise gözyaşlarımızla boyuyorduk duvarlarımızı...


Yine bahar gelmişti ama biz bu kez bahar temizliği değilde, acılarımızı temizlemeye çalışıyorduk duvarlardan...



********** 4. BÖLÜM  **********

Göz yaşları ile dua ediyorduk babam ve kardeşimin mezarının başında...

"Ah babam sıcacık yüzünü öpmek varken soğuk toprağını mı öpecektik bu yaşımızda. Çok erken değil miydi babam? biz daha büyümedik ki... Hani babalar çocuklarını hiç bırakmazdı. Hani hep koruyup kollardı. Kol kanat gererlerdi. Başkaları değil sen kırdın kolumu kanadımı be babam. Ne yaparız biz sensiz! Senin sesin, kokun sevgin olmadan nasıl yaşarız ki biz babam?"

İçimden söylediklerim bitmek bilmiyordu. Annem ve kardeşime döndüm besbelli onlarda sitem ediyorlardı babama, yüzlerinden belliydi. Artık daha fazla dayanamadı annem, babamın mezarının ayak uçlarına kapandı, toprağı avuçladı...

"Ne yaptın be yiğidim? yaktın kavurdun bizi… içme dedim dinlemedin, yapma dedim dinlemedin! Ne edeceğiz biz şimdi sensiz! Beni hem sensiz, hemde kuzumsuz koydun. Anayı kuzusundan ayırdın, babayı kuzularından ayırdın, ne ettin be yiğidim, ne ettin..." diye bir yandan söyleniyor, bir yandan da toprağı avuçlarında sıkıyor, sanki topraktan hıncını almaya çalışıyor gibiydi. Koluna girdik kardeşimle yerden kaldırmak için...

“Kalk annem kalk, üzme daha fazla babamı ve kardeşimi. Babam kardeşime bakar oralarda, aldı koynuna en sevdiğini, bizi de sana emanet etti annem, yapma etme annem üzme bizi daha fazla” dedim. 

Dizleri çamur olmuş annemi nihayet yerden kaldırabildik. Getirdiğimiz çiçekleri diktik, can suyu verdik onlara. Mezarlarının baş uçlarına kuşlar su içsin diye küçük taslar koyduk. Kardeşim kuşları ve çiçekleri çok severdi. Şimdi onların arasında, babasının koynunda rahatça uyusun istedik. Zorda olsa ayrılabildik mezarlıktan, gözlerimiz kan çanağına dönmüş bir şekilde evimizin yolunu tuttuk.



*********** 5. BÖLÜM  **********

Evimizde sadece bizim odamızdan kurtulan eşyalar dışında başka hiç bir eşyamız yoktu. Okullar kapanmıştı ve biz de artık anneme destek olacaktık.

Annem apartmanlara merdiven yıkamaya gidiyordu. Ben küçük bir kuaföre çırak olarak girmiştim, kardeşimse oto tamircisinde bir iş bulmuştu. Akmasa da damlıyordu. İyi kötü yaşayıp gidiyorduk.

İkinci el eşya satan yerlerden yavaş yavaş evimizin eksik eşyalarını almaya başladık. Yeniden kuruyorduk yuvamızı. Tatil boyunca çalışmaya devam ettik. Okullar açılıyordu ve yine bütün yük annemin omuzlarına binecekti.

Okul çıkışları ve hafta sonları yazın çalıştığımız yerlerde çalışmaya devam ettik. Ustalarımız bizlerden memnundu. Eğer okuyamazsak burada çalışabileceğimizi söylüyorlardı. Ama biz inatla, canla başla okumaya kararlıydık. Yorgun argın işten geliyor, buna rağmen derslerimizi ihmal etmiyorduk.

Biz hayatın acımasızlığı ile erken yaşta tanışmıştık. Kız meslek lisesi 1. sınıftım babam vefat ettiğinde, ikinci sınıfta hem kuaförde çalıştığım için hemde el becerim olduğu için güzellik bakım bölümüne gitmeye karar vermiştim.

Okulda öğrendiklerimi kuaförde uyguluyor, kuaförde gördüklerimi okulda uyguluyordum. Öğretmenlerim ve ustam benden memnunlardı.

Kardeşimde iki yıl sonra motor üzerine olan bölümü tercih etti. Sanayide araç tamiri işlerini öğrenmişti ve arabaları söküp takmayı seviyordu. İkimizde sevdiğimiz meslekleri yapacaktık.

Anneciğim gündüzleri çalışıyor, akşamları da sipariş aldığı örgüleri örüyordu. Elimizden geldiğince eksik ailemiz ile hayata tutunmaya ve yaşamaya çalışıyorduk… 


********** 6. BÖLÜM *********

Yıllar geçmişti, liseyi bitirmiş ikimizde üniversiteyi okuyorduk. Son senem idi artık bitecekti bu yıl ve küçük yaşta atıldığım iş hayatına artık tamamen atılma vaktim gelmişti.


Mezuniyetim gelip çatmıştı. Siyah sade bir elbise aldım mezuniyet için saçlarıma da bukleler ile hafif dalga yapmıştım. Mezuniyet fotoğraflarımı çektirdim ve törenin yapılacağı salona gittim.

Annem ve kardeşim salonda beni bekliyorlardı. Sahnede yerimizi aldık, bölüm birincisiydim. O kadar çaba sarf etmiştim ki, bu hayat koşusunda birincilik ipini benden daha iyi göğüsleyecek biri yoktu. Fazlasıyla hak etmiştik biz bu mutluluğu.

Diplomamı aldım ve kısacık bir konuşma yaptım. Konuşmamı bitirmeden önce diplomamı gökyüzüne doğru kaldırıp başımı yukarı kaldırdım.

“Çocuklarım okuyacak ve diplomalarını alırken ben en önlerde onları ayakta alkışlayacağım demiştin. Bu diplomayı senin için aldım babacım, sen bu mutluluğu fazlasıyla hak ettin. Bak kızın başardı, artık huzurla uyuyabilirsin babam…” dedim. Ve bir öpücük yolladım gökyüzüne doğru…

Salonda duygu dolu anlar olmuştu. Profesörüm bana sarıldı, ağlamamak için yutkundum.

“Emin ol senin gibi bir evladı olduğu için gurur duyuyordur” dedi.
Teşekkür ettim ve yerime geçtim diplomalar dağıtılmış, hep birlikte keplerimizi fırlatmıştık.




Sahneden indiğimde kardeşim benim için aldığı bir buket papatyayı uzattı bana. Kokularını içime çektim, yüzümde bir tebessüm oluştu. Kardeşime sarıldım, ardından annemin boynuna sıkıca sarıldım.



Salondaki baba kızlara bakmamaya çalışıyordum elimden geldiğince… Yutkundum zorda olsa… Bütün heveslerim, çocukluğum ve babam kursağımda kalmıştı benim. Hani kursak diye bir yer vardı ya işte orada kalmıştı her şeyim… 

Arkadaşlarla beraber çekilen fotoğraflar ardından evimizin yolunu tutmuştuk, mutlu ama hüzün yüklü bir şekilde gidiyorduk evimize…


******** 7. BÖLÜM ******* 

Ünlü bir yerde güzellik uzmanı olarak çalışıyordum. Çocukluğumdan beri iş hayatında olduğum için artık uzmanlaşmıştım. Kardeşimse otomotiv bölümünü okuyordu bitirmesine çok az kalmıştı. 


Kazancım hepimize yetiyordu ama yinede annem evde el işi yapmaya devam ediyordu. Artık yaşlandığı için merdiven yıkama gibi işlere göndermiyordum ama el işinden vazgeçirememiştim. 

“Aman kızım oyalanıyorum işte, hem bana ne zararı var” deyip beni susturuyordu. İşim ile alakalı eğitimler sertifikalar alıyor kendimi daha iyi geliştirmek için elimden gelen çabayı sarf ediyordum. Çalıştığım merkezin patronları yurt içi, yurt dışı eğitim ve seminerlere de götürüyor, beni her türlü destekliyorlardı. İşimde artık çok iyi bir yerdeydim ve hatırı sayılır müşterilerim vardı. 

Kendi iş yerimi açmayı kafaya koymuştum. Para biriktiriyordum ama annemleri de asla zorda bırakmamak için elimden geleni yapıyordum. Kardeşim stajdan para kazandığı için iyi kötü kendi masraflarını karşılıyordu. Zaten biz az ile yetinmeyi çok küçük yaşta öğrendiğimiz için lükse markaya merakımız yoktu. Bu yüzden temel ihtiyaçlar haricinde pek harcamamamız da olmuyordu. 

Zaman çok hızlı geçiyordu kardeşimin mezuniyeti gelip çatmıştı. Mezuniyet için salonda heyecanla kardeşimi bekliyorduk. Kardeşim de okulunu birincilikle bitirmişti. Konuşmasını yapmak için kürsüye geldiğinde; 

“Bir erkek olarak burada ki geleceğin babalarına seslenmek istiyorum. Lütfen evlatlarınızı erken yaşta yalnız bırakmayın. Unutmayın ki bir evin temeli anneyse, kolonları da babadır. Kolonlar olmaz ise çatı evlatların üzerine düşer. Tıpkı bizim babamızı kaybettiğimizde, hayat denilen çatının üzerimize düştüğü gibi… Lütfen sigara gibi kötü alışkanlıklarınız var ise evlatlarınızın mutluluğu ve geleceği için bırakın” dediğinde tüm salonda gözyaşlarıyla birlikte alkışlar koptu. 

Gurur duyuyorduk kardeşimle yine kendine yakışan olgunlukla insanlarda iz bırakacak bir konuşma yapmıştı.


********* 8. BÖLÜM********

Kardeşim ünlü bir Otomotiv Fabrikasında Mühendis olarak işe başlamıştı. Kazancımız artmış ve hayallerimize adım adım yaklaşıyorduk. Kardeşiminde desteği ile güzellik merkezimizi açtım. Evimizi de değiştirmiştik, kiraydı ama ileride kendi evimizi alacaktık. İlk önce işlerimizi yoluna koyup kredi borcumuzu bitirmekti hedefimiz. Canla başla çalışıyordum. Her geçen gün müşteri sayım artıyor ve insanlar benden memnun kaldığı için çevrelerine öneriyordu, bu da benim reklamım oluyordu. Çok şükür kısa zamanda borçlarımızı kapadık. Kardeşimle ikimizde güzel birer araba aldık. Anneciğime bir yardımcı bile tutabilmiştim. Nereden nereye gelmiştik. Anneme yoldaş oluyordu evimizde ki Gülizar abla. Hem annemle hem ev ile ilgileniyor, biz evde yokken anneme arkadaş oluyordu. Sıra kendi evimizi almaya gelmişti annem hep bahçeli bir ev istiyordu. Bahçesinde çiçeklerin olduğu kuşların cıvıldadığı bir ev. Annemin istediği gibi bir ev bulduk, babam ve kardeşimin yattığı mezarlığa da uzak değildi, yürüyerek gidilebilecek bir mesafedeydi. Bahçemize kuşlar için yuvalıklar ve havuz yaptırmıştık. Tamda kardeşimin sevdiği gibi, artık kuşlar ile dolacaktı bahçemiz. Babamlara gittik akşamüzeri mezarlarını yaptırmış, etrafına çam ağaçları dikmiş, çiçek bahçesine çevirmiştik. Eve her dönüşümüzde koca bir kadın değil de sanki 15 yaşında babasını kaybetmiş bir çocuk olarak dönüyordum her seferinde. “Ah babam, kızın ve oğlun neler başardı, keşke görebilseydin. Keşke sen başımızda olsaydın da çatımız değil sen korusaydın bizi yağan yağmurdan. Sıcak evimiz değilde sen sarsaydın bizi, bassaydın bağrına. Sigara kokusundan bilmediğim babamın kokusunu duysaydım. Ne zaman sigara kokusu duysam titriyorum iliklerime kadar bizden alışına isyan ediyorum, seni çok özlüyorum babam.”
*********** DEVAM EDECEK *********


Hikayelerim tamamen hayal ürünüdür. Hiç bir kişi ve kuruluşla alakası yoktur. Gözlemlerim sonucunda ortaya çıkmış sosyal mesaj içeren bir hikayedir. Telif hakkı bana aittir. İzinsiz çoğaltılması ve paylaşılması yasaktır. İzinsiz çoğaltılıp, yayınlandığı taktirde yasal işlem başlatılacaktır.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı