29 yıllık bir engellilik serüveni benimkisi. Doğuştan skolyozu olan dört kez büyük ameliyatlar geçirmiş fakat her seferinde yeniden eğrilmiş inatçı bir omurgaya sahibim. Hayatım boyunca engelsiz bir gün dahi yaşamadım. Engelsiz olmak, ağrı çekmemek, kısıtlanmamak nedir? Ben bunları bilmem pek… Hayata hep eğri baktım, düz dur dediklerinde içimden gülerek kör müsün duramıyorum dedim çoğu kez… Kendimle barışık bir hayat benimkisi, barışık olmamın nedeni de şükretmekten geliyor aslında. Hayatta yaşadığımız her şeyin bir sınav olduğunun bilincindeyim. Kimi sağlığıyla, kimi işiyle, kimi eşiyle, kimi çocuğuyla sınanıyor bu Dünya’da… Bazen bu barışıklığımdan dolayı şaka yaptığımda insanlar şaşkınlıktan şoka giriyorlar. Bir gün burnumda bir sıkıntıdan dolayı Doktora gittim. Doktor “burun kemiğinde eğrilik var” dediğinde “nerem doğru ki” dedim, kadının şaşkın bakışlarını hayatta unutamam mesela… Engelli denildiğinde Dünya’dan soyutlanan insanlar gözüyle bakıyorlar bizlere. Yanlışınız var aslında, bizlerde sizin gibi yaşıyoruz hem de tüm zorluklara, kısıtlanmalara rağmen yaşamaya çalışıyoruz. Bizleri çok fazla görmemenizin nedeni binaların ve yolların bizler için değil sizler için yapılmış olmasından kaynaklanıyor. Aileler engelli çocuklarını dışarıya çıkarmıyorlar diyorlar. Doğrudur, çünkü çıkarmak için binalarda asansör, rampa yok, kaldırımlar kırık dökük çukurlarla dolu, rampaların ve kaldırımların üzerinde bencil insanların arabaları park etmiş durumda… Hadi çıkardılar diyelim; bu kez de bedeni gelişmiş, fakat beyni kendini terk etmiş insanların sanki uzaydan gelmiş gibi gözlerini dikerek bakmaları, evine götür çocuğunu demeleri, engellilerin yanından çocuklarını kucaklayarak kaçırmaları, anneleri üzüyor ve çocukları daha fazla üzülmesin diye dışarıya çıkarmıyorlar. Engelli bir annenin, çocuğunu okula almaya gittiğinde çocuğunun “Anne beni okula almaya gelme arkadaşlarım alay ediyorlar üzülüyorum” demesi çok üzücüdür. Düşünsenize küçük bir çocuk annesi ile alay ediliyor diye üzülüyor. Her zaman engelliler değil, engellilerin aileleri de bu durumlardan etkileniyor. Ve en az onlarda engelliler kadar acı çekiyor, üzülüyorlar. Çocukken farklı şeyler yaşarsın, yetişkin olduğunda farklı şeyler. Çocukken seninle oynamayan, seni dışlayan, alay eden arkadaşların olur, büyürsün aşık olursun evlenmek istersin bu seferde engellisin diye seni istemeyen aileler olur… Kimse engelli ne düşünüyor, ne hissediyor diye düşünmüyor aslında… Engelliysen engelli ile arkadaş olmalısın, engelli ile evlenmelisin, çevrendekiler engelli olmalıdır. Böyle saçma bir düşünce olabilir mi? Engelli bireyin hayatını kiminle geçirmek istediğine ya da kimlerle arkadaşlık kurması gerektiğine siz karar veremezsiniz ki! Artık engelliler adına düşünmekten, konuşmaktan ve karar vermekten vazgeçin, onlara sorun ne istiyorlar diye. Kimin garantisi var ki bu hayatta? Hadi diyelim ki engelli olmayacaksın hiç, peki yaşlanmayacak mısın? O çok güvendiğin bacakların belirli bir yaştan sonra yeter artık seni taşıyamayacağım diyecek, önce yürüteçlerle yol alacaksın ilerisinde ise tekerlekli sandalyedesin işte… Ya da gözlerin hani şu küçücük iğne deliğinden ipliği rahatlıkla geçirdiğin gözlerin, onlarında belirli bir yaştan sonra feri sönecek ve eskisi kadar iyi göremeyecek… Ya da kulakların ufacık tıkırtıyı duyan keskin kulakların, belirli bir yaştan sonra işitme cihazına ihtiyaç duyacak… Yani hiçbir şeyin garantisi yok, senin sonunda engellilik aslında… Engelli olmak değildir sorun! Sorun; yürekte engelli olmaktır. Yüreğimizde ki engelleri aştığımız zaman tüm engelleri aşacağız. Bunun içinde canla başla savaşacağız. Hadi hep birlikte yüreğimizde ki engelleri kaldıralım. Sevgi ile aşılamayacak hiçbir engel yoktur. Sevelim sevilelim, engel nedir bilmeyelim.
Sevgilerimle
Kıymet
(Yazılarımın bana ait olduğu belirtilmeden paylaşılması YASAKTIR! Lütfen link ile paylaşınız)